2001 yılında başlayan Pro Evolution Soccer macerasının 11. oyunu PES 2011.
Bu yaz 2010 Dünya Kupası ile futbola tam anlamıyla doyduk fakat bir şeyler eksikti.
Kendi takımımızı kurup kupalar için mücadele etmemiz, kendi oyuncumuzu oluşturup bir
Messi, bir Ronaldo olmak için uğraşmamız, arkadaşlarımıza meydan okumamız gerekiyordu.
Biraz geç olsa da PES 2011 bunları gerçekleştirebileceğimiz mükemmel bir oyun.
Sadece bunlar da değil, Konami‘nin oyunun çıkışından birkaç hafta önce oyunun
Türkçe olacağı sürprizi oyunu oynama isteğimizi de arttırdı. Bizim için sezon şimdi başlıyor.

Akıllarına gelen her şeyi Ana Menü'ye koymuşlar.

Oyuna ilk girdiğimizde güzel görsellerle ve Messi’nin arkaplanda bulunduğu bir menü ile
karşılaşıyoruz. Menü eski PES’lerden farklı olarak yatay şekilde hazırlanmış.
Hazırlık Maçları, UEFA Şampiyonlar Ligi, Libertadores Kupası, Ana Lig (Master Lig),
Efsane Ol (Become A Legend), Lig/Kupa, Topluluk, Online, Antrenman, Düzenleme,
İlave İçerik, Galeri ve Sistem Ayarları menülerinden oluşan oldukça geniş bir menü
oluşturulmuş. Belki de Şampiyonlar Ligi ve Libertadores Kupası’nı Lig/Kupa menüsüne
taşıyarak menü daha sade ve kullanışlı hale gelebilirmiş. Tahmin edebileceğiniz gibi
PES 2011 ile ilgili konuşacak oldukça fazla konumuz var o yüzden bir an önce
başlamak istiyorum.

Şampiyonlar Ligi'ne katılmasına rağmen Bursaspor'un olmayışı gerçekten büyük bir eksi.

Hemen bir hazırlık maçı yaparak oyunu tanımak, eski PES’lere göre değişiklikleri görmek ve
yazmak istiyorum. İlk maçımız için yaklaşan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi güzel olur diye
düşünüyorum. Hazırlık maçları öncesi önceki PES’lerden çok da farklı değil fakat yukarıdaki
dünya haritası gerçekten de güzel düşünülmüş. Biraz da yenilenen taktik ve oyun planından
bahsedelim yeri gelmişken. Sürükle bırak sisteminin gerçekten çok başarılı olduğunu
düşünüyorum.
Birçok ayar da alıştığımız şekilde. Oyuna strateji konusunda da mükemmel diyebiliriz.
Maçın durumuna göre yani geride, önde ve eşitlik durumunda yapılacak stratejileri
ayarlamak büyük bir zevk. Teknik direktörlük beceriniz kullanarak takımınızın galibiyetini
kolaylaştırabilirsiniz. Tabii ki uğraşmak istemiyenler için de yapay zekaya bırakma
seçeneği var.

Oyuncu modellemeleri FIFA'yı kıskandıracağı kesin.

Bütün bu ayarlamaları yapmak hiç sıkıcı gelmiyor fakat maça da geçmek lazım.
Güzel bir şekilde hazırlanmış soyunma odasından sahaya çıkış anı ve olması gereken
kadrolar ve stadyumdan görüntülerden sonra maç başlıyor. Santra yaparken kameranın
yavaş yavaş yükselmesi belki gözümüze güzel görünse de alışamayıp topu kaptırabiliriz.
Ayrıca santrayı biz yapmıyor oluşumuz pas tuşuna fazla basmamıza ve topun yanlış yerlere
gitmesine sebep veriyor. Oyunun demosunu da bir süre oynamama rağmen pas sistemine
hala alışamadığımı farkediyorum. Zor değil fakat alışmak biraz zaman gerektiriyor. Çünkü
bütün kontroller bize bırakılmış.

Omuz omuza mücadeleler, kayarak top alma gibi oyuncu hareketleri geliştirilmiş ve daha
gerçekçi hale getirilmiş. Bazen saçmalasa da yeterince iyi olduğunu söyleyebilirim.
Yeni çalım sistemi ile artık topu Ronaldo ile alıp kanatlardan ceza sahasına girmek daha
zor hale getirilmiş. Hele Messi ile giderken iri yarı birinin omuz atarak Messi’yi yere
yapıştırması bizleri oyunu daha paslı oynamaya zorluyor. Çalım atmanın daha gerçekçi
hale getirilmiş olması da pas yapmamızı gerektiren ikinci sebep. Yapay zeka daha iyi
hale gelmiş. Örneğin kanat oyuncularının depar atması ve boşluklara koşması gibi.
Oynanabilirlik PES 11′de diğer PES oyunlarına göre daha iyi olduğu kesin. Fakat oyunu
oynadıkça karşılaştığımız bazı hatalar sinir bozabiliyor. Hele hele PES 10 ile başlayan
penaltı kontrolü, topu köşelere atmak neredeyse imkansız. İki ihtimal var ya kalecinin
üstüne atacaksınız ya da köşeleri deneyip topu dışarı vuracaksınız. Bu arkadaşlarınızla
oynarken daha da berbat oluyor.

Gol Olur!

 

Oyun ekranı ise PES 2010′a göre iyi diyebiliriz. PES 2010′da logolardan oluşan skor levhası
şimdi ise takım adının kısaltılması yapılmış. Ayrıca skor levhasının altında ara sıra çıkan
atılan şut, yapılan fauller gibi bilgiler de küçük ama hoş bir ayrıntı. Oyunda radarında
arada soluklaşması sahayı tam anlamıyla görmemizi sağlıyor. Fakat arada pas atacakken
takım arkadaşlarımızı görememize de neden olabiliyor.

Oyunu oynarken tribünlere bakmamanızı tavsiye ederim. PES 10'a göre daha iyi fakat mükemmel değil.

Maç bitiminde de idare eder bir ekran ile karşılaşıyoruz. Maçın önemli anlarına
detaylarına
ulaşabiliyor, golleri atan ve asistleri yapan oyuncuları görebiliyor, oyunculara verilen
puanlara
bakabiliyoruz. Bu arada oynadığım Galatasaray-Fenerbahçe derbisi Elano’nun attığı
iki golle
2-0 Galatasaray lehine bitiyor.

Neredeyse her maç aynı şeyleri söylemekten sıkılmayan bir teknik direktör.

Kısaca Become A Legend ve Master Lig’ten bahsedip genel değerlendirmeme geçmek
istiyorum. Become A Legend moduyla başlarsak önceki oyunlara göre maç öncesi ve
 sonrası soyunma odasında hocamızdan taktikleri ve bizimle ilgili düşüncelerini alabiliyoruz.
Maç esnasında atılan ve yenilen gollere göre teknik direktörümüzün taktiği değiştirmesi de
güzel bir detay. Bir Messi olmak ve olurken de o heyecanı yaşamak istiyorsanız Become
A Legend modu sizin için biçilmiş kaftan. Az önceki Become A Legend modu için söylediğim
güzel sözler Master Lig için de geçerli. Serinin eski oyunlarına göre antrenmanlara
tamamen sahibiz. Ayrıca transfer sistemi de biraz yavaş işlemesine rağmen daha
gerçekçi yapılmış. Bu iki modun arayüzleri de güzel bir şekilde ayarlanmış.
Arayüze üst taraftan geçen haberler arada sapıtmasına rağmen mükemmel diyebiliriz.

Biraz geç kalan köklü değişiklerin zamana ihtiyacı olduğu ve bu zaman içerisinde
oyundaki lisans sorununun çözülmesi gereken oyuna 8.4 puan veriyorum. Umuyorum
Konami’nin bundan sonraki PES oyunları daha iyi olur.